www.kemalturkeli.com = LYS,YGS,8.sinif TEOG-Ortak Sınav Rehberinizdir
8.sınıf LGS (Haziran) Ortak Sınav Adaylarına Anadolu Lisesi Adaylarına Sınavlarda sorulmuş  soruları inceleyin (tıklayınız)
       
8.sınıf LGS Ortak Sınav (Haziran) MATEMATiK çözümlü Test kitabı [tıklayınız]
240 sayfa = 10 TL yazarı Tecrübeli Matematik Öğretmeni Kemal Türkeli yazdı.
8.sınıflara Anadolu Lisesi Kazandıran yardımcı Matematik Test kitabı + Okul Başarısını da arttıran kitaptır.
YKS = ( AYT, TYT) Üniversite Adaylarına veya Anadolu Lisesi Adaylarına Önemli yararlı bilgiler Haberler (tıklayınız)
       

8.sınıf ORTAK Test Sınavları LGS (Haziran) bültenini okumak icin [tıklayınız] ANADOLU Lisesi adaylarına
Öğretmen Kemal Türkeli Lise Adayları içinYazdı veya derledi

ÜNİVERSİTE Adaylarına
AYT-TYT  önemli haberler bilgiler bültenini,
okumak
için [tıklayınız]
Öğretmen KEMAL Türkeli yazdı veya derledi
 

Site(select your language): 
Untitled Document Bugun: 4 10 2024, Cuma
ÖSS Rehberlik
AYT, TYT REHBERLİK YAZILARI PDF Yazdır e-Posta
Kullanıcı Değerlendirmesi: / 0
ZayıfEn iyi 
mustafa tarafından yazıldı.   

.
    


     Smiley   AYT, TYT Adaylarına yararlı Rehberlik veya Deneme
              Sınavı Bilgileri için
[tıklayınız]


 

Smiley Mesleki İlgi Envanteri (tıklayınız)

İnsanlar arasında doğuştan gelen kişilik farklılıkları yetişme sırasında içinde yaşadıkları
yakın ve uzak çevre mesleki ilgilerini belirlemektedir.

Kariyer Planlama Hizmeti kapsamında uygulanan bir başka test ise Holland Temalı Mesleki İlgi Envanteridir.
 Mesleki gelişimle ilgili pek çok teori vardır. Bu kuramcılardan biri olan John L. Holland’a göre meslek
tercihi modeli üç temel özelliği içermektedir:

• İnsanlar farklı meslek tercihlerinde bulunmaktadır.
• Kişilikleriyle uygun işlerde çalışanlar, uygun olmayan işlerde çalışanlara göre daha
başarılı ve daha mutludurlar.
• İnsanlar arasında doğuştan gelen kişilik farklılıkları mesleki ilgilerini
belirlemektedir.

Dolayısıyla Holland’ın modelinde de görebildiğimiz gibi bireyle kişilik özelliklerine göre farklı mesleki
 ilgi alanlarına yönelebilmektedirler. Bu noktadan hareketle Holland altı değişik kişilik tipi ve mesleki
eğilimden bahsetmektedir. Bunlar:

1- Gerçekçi bir kişilik yapısına sahip bireylerin, mekanik ilgileri olduğu daha çok
fiziksel etkinliklere dayalı mesleklere ilgi duyduğu, somut işlere değer verdiği için
mühendislik gibi alanlara,
2- Araştırmacı yapıdaki bireyin, bilim adamlığı, kimyagerlik, akademisyenlik gibi
alanlara ilgi duyduğu,
3- Sanatçı eğilimli kişilerin, müzik, tiyatro, reklam, tasarım gibi alanlara,
4- Sosyal eğilimli bireylerin, sosyal çalışma, insan kaynakları uzmanlığı ve
öğretmenlik gibi alanlara,
5- Girişimci kişiliğe sahip bireyin, işletme yöneticiliği, hukuk,
politika gibi alanlara ve son olarak
6- Geleneksel yapıdaki bireyin de bankacılık, büro işleri ve muhasebe gibi kurallı ve düzenli
iş alanlarına yöneldikleri ileri sürülmektedir.

Etiketlerilgi Kariyer Planlama Hizmeti  mesleki ilgi envanteri Mesleki Yönlendirme motivasyon yetenek





                    
Smiley Beyin Sağlığınızı Korumanız için Öneriler(tıklayınız)






    Smiley MESLEK ne demektir? (tıklayınız) Meslek, insanın yaşamını sürdürebilmek için yaptığı ve genellikle yoğun bir eğitim, çalışmayı gerektiren sürecin sonunda kişilerin kazandığı ünvanın adıdır.
Genellikle her meslek o mesleğin değerlerini, gelişimini, lisanslanmasını ve diğer insanlar açısından tanınmasını sağlayan kuruluşlara sahiptir. Yeryüzünde binlerce meslek bulunmaktadır. Türkiye'de resmi olarak tanımı yapılmış 600 civarında meslek vardır.
Her bir meslek için tanım, görev alanları, genel olarak kullandığı araç ve gereçler, mesleğin gerektirdiği özellikler, çalışma ortamı ve koşulları, çalışma alanı ve iş bulma olanakları, meslek eğitiminin verildiği yerler, meslek eğitimine giriş koşulları, eğitimin süresi ve içeriği, meslekte ilerleyebilme ve yeni meslekleri seçebilme olanakları, destekleyici meslek kuruluşları, farklı özellikler gösterir.




Smileyİletişim, psikoloji, öğretmenlik gibi meslekler, kadınlara “daha uygun’’ olarak nitelendirildiği için daha çok kız (tıklayınız)
 öğrenciler tarafından tercih ediliyor.
Pek çok
Smiley mühendislik dalı ise “erkek işi” olarak görüldüğü için erkek öğrenciler arasında daha popüler hale geliyor.
 Bankacılık, endüstri mühendisliği, işletme, işletme
mühendisliği, sigortacılık, turizmcilik, veterinerlik, siyasal bilimler uzmanlığı gibi bölümleri ise hem kız hem
 de erkek adaylar eşit düzeyde istiyor.

Uğur Kariyer Merkezi’nin Türkiye genelinde 500 bin kişiyle yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, en çok istenen
 beş meslekten üçünün insan sağlığı ile ilgili olduğu görülüyor. Özellikle doktorluk hem kız ve hem de erkekler
arasında her zaman popüler.

 İletişim ve sanatla ilgili meslekler en çok Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşmış. Gazetecilik, tiyatro, sunuculuk
ve reklamcılık gibi meslekler en çok bu bölgedeki gençler arasında popüler.

En çok Doğu ve Güneydoğu’da gençler, bilimadamı olmak istiyor.

Gençler arasında “iş garantili” meslek olarak nitelendirilen Avukatlık, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde en
popüler meslek. Askerlik ve öğretmenlik ise en çok Ege bölgesinde isteniyor.

 Tıp ve bilgisayar mühendisliği, İstanbul, İzmir ve Ankara’da en popüler meslekler.
İstanbul’un iletişim ve medya dünyasının merkezi olması sebebiyle radyo-televizyon, görsel iletişim gibi meslekler, çok tercih ediliyor.

Ankara’da, moleküler biyoloji ve genetik, popüler meslekler arasında.

İzmir’de ise psikoloji, psikolojik danışmanlık ve Matematik öğretmenliği, tercih edilen meslekler arasında.

 Ülke gündemi

Siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylar gençlerin mesleki tercihlerine de yön veriyor. Örneğin 1999 depreminden
önce çok popüler olmayan jeoloji ve jeofizik mühendisliği, psikoloji gibi mesleklerin tercih edilme oranları,
deprem sonrasında ciddi biçimde artmış. İnşaat mühendisliği ise düşüş eğilimi göstermiş.

Ancak son yıllarda mortgage yasası ve banka kredilerinin düşmesi ile inşaat sektörünün tekrar canlanması
gençler arasında da inşaat Mühendisliğinin tercih edilirlik oranının tekrar artmasına neden olmuş.


   SmileyGelecek 10 yılda iyi kazandıracak meslekler (tıklayınız)

Gelecek 10 yılda iyi kazandıracak meslekler
Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Hepimiz çocukken bu soruyu duyduk. Çoğumuzun yanıtı da, doktor, pilot yada süper kahraman olmaktı! Oysa
şimdi seçenekler daha çok.
Üstelik meslekler giderek ilginçleşiyor; Kullanıcı arayüzü mühendisi, bilgi teknolojileri yöneticisi...
İşte Forbes ve ABD finans dergisi Kiplinger’da yer alan geleceğin meslekleri.

ETİK BİLGİSAYAR KORSANI

Bir bilgisayar korsanı nasıl mı etik olabilir? Artık şirketler kendi online sistemlerine saldırması için etik bilgisayar korsanlarına iş veriyor.
Böylece tehlikeli, art niyetli saldırganlardan önce güvenlik
sistemlerindeki problemleri kesin olarak saptamak için harekete geçebiliyorlar. Etik bilgisayar korsanları, şirketin sistemlerini onarıyor, kimi zaman virüs oluşturup etkilerini gözlemliyor.
Bugün ABD’de bu işi yapmak isteyenler için ‘Certified Ethical Hacker’ (CEH) gibi sertifikalar verilmeye başlandı. ABD’de etik bilgisayar korsanları yıllık ortalama 92 bin dolar civarında kazanıyor. Türkiye’de de bu meslek gelişen şirket sistemleri de düşünüldüğünde birkaç yılviçinde daha popüler hale gelecek.

Etik bilgisayar korsanlığı tehlikeli bir potansiyeli de barındırdığı için işe alım süreçlerinde sıkı bir denetim mekanizmasını zorunlu kılıyor. Eğer  bu meslek dünya çapında hızlı gelişim  gösterecekse, neyin etik olup olmadığının resmi bir şekilde belirlenmesi gerekiyor.


SİGORTA UZMANI

Bu alan diğer başlıklar kadar ‘yeni’ olmayabilir. Ama durun bir dakika; Birleşmiş Milletler Dünya Nüfusu Görünüm 2012 raporuna göre dünyada kadın ve erkeklerde ortalama yaşam süresi 71 yıl.
Türkiye’deyse 74.4. Ve bu sayılar gün geçtikçe yükseliyor. Haliyle sağlık daha da önem kazanıyor. Sigorta da, daha kritik bir hale geliyor. Sadece sağlık alanında değil, büyüyen uluslararası şirketlerde finansal problemler her an kapı önünde bekliyor. Her türlü riskin etrafta cirit attığı bir ortamda sizce de sigortanın hafife alınır bir tarafı var mı? Başarılı bir sigorta uzmanı bugün olduğu gibi gelecek 20 yılda da iyi kazanacak. Büyüyen ve daha rekabetçi hale gelen ekonomiler, sağlık bilimlerindeki atılım, alım gücündeki artış...
ABD Çalışma Bakanlığı’nın geçen yıl yaptığı bir analize göre sigorta uzmanlığı yedi yıl içerisinde yüzde 27’lik bir büyüme kaydedecek. Türkiye’de
 bu konuda bir veri yok. Ancak uluslararası birçok sigorta şirketini düşündüğümüzde bunun Türkiye’ye de yansıyacağı kesin.

GIDA KİMYAGERİ


Yemek, bilimdir! Harika bir keki nasıl yaparsınız? Bir gıda kimyagerine sorun. Bu gurular besinlerin lezzetini geliştirerek her şeyi biraz daha lezzetli yapıyor. Dünya genelinde mutfak kültürüne yoğun bir ilgi var. Yüzlerce televizyon programı yüksek reytingleriyle kitleleri başına toplamayı başarıyor.
İnsanlığın var olduğu günden bugüne ilgisini hiç kaybetmediği belki de en kadim alanlardan biri,mutfak. Gıda kimyagerleri alışılmışın dışında  çılgınca işler yapıyor. Kimyadan da yararlanarak,3 boyutlu yazıcılarla ‘basılan’ yemeklerden farklı materyallerle pişirme tekniklerine kadar çok geniş
 bir alanda şaşırtıcı sonuçlar elde etmeyi başarıyorlar. Bu meslek sadece dünyada değil, uzayda da konuşuluyor. NASA, 3 boyutlu yazıcılarla uzay görevlerinde gıda basımı konusunda çalışmalar yürütüyor. Yemeğe ilginin arttığı ve global çapta bir bilinçlenmenin olduğu bu dönemde, gıda
 kimyagerliği önümüzdeki 10 yıl adından sık sık söz ettirecek.

EPİDEMİYOLOG

Kuş gribinin kuşlardan kaynaklandığını ilk kim keşfetti? Bir epidemiyolog. Bu hastalık büyücüleri, hastalıkların ardındaki nedenleri açığa çıkartıyor, sterilizasyon teknikleri üzerinde çalışıyor, sağlık tehditlerini alt etmek için yeni metotlar geliştiriyor. Sağlık ve resmi kurumları protokoller konusunda
 uyarıyor. Dünyada epidemiyologlar halk sağlığı için çalışıyor. Analizler ABD başta olmak üzere birçok ülkede epidemiyolojinin 2020’ye kadar yüzde 30’luk bir büyüme kaydedeceğini gösteriyor. Nesnelerin İnterneti (loT) gibi birçok yeni teknoloji sağlık verilerini toplamayı kolaylaştıracak. Kendi tahlillerimizi
evimizde yapabileceğiz. Bu verilerin internete aktarımı çok kolay olacağı için analizler de epidemiyologların elini oldukça kolaylaştıracak. Ulaşım imkânlarının gelişmesi de bulaşıcı virüs ve bakterilerin yayılımını hızlandırıyor. Bunların önüne geçmek, nedenleri saptamak gün geçtikçe daha
da önem kazanacak. Ebola, kuş ve domuz griplerini düşünün.

KULLANICI ARAYÜZÜ MÜHENDİSİ

Favori sitenizde bir yere tıkladığınızda, bu sizi başka bir sayfaya götürür. Basit değil mi? Peki, biri sizin ne beklediğinizi bilip bu düğmeyi ona göre programlasa? Kullanıcı arayüzü mühendisleri, her gün online
olarak ne göreceğinizi belirliyor. Bu meslektekilerin her kullanıcı için neyin en iyi olduğu konusunda bir fikirleri ve sezgileri var. İnternet trafiğinde bu denli önemli bir alan ABD İşgücü İstatistik Bürosu’nun verilerine göre 2020’de yüzde 22’lik bir büyüme kaydedecek. Bu, yüzde 14 olarak beklenen yazılım
programcılığından bile yüksek bir oran. Dünyanın hemen her yerinde iyi kazandırmaya aday, henüz çok bilinmeyen ve önemi her geçen dakika artan kullanıcı arayüzü mühendisliği, gelecek 10 yıl içerisinde
 adından daha çok söz ettirecek. İş uzmanları bu mesleği ‘süper-kritik pozisyon’ olarak tanımlıyor.
Şirketler online marketlerini büyüttükçe sitelerini daha etkili bir hale getirmek için kimin kapısını çalacak?
Tabii ki, kullanıcı arayüzü mühendislerinin.

DENTAL HİJYENİST

Bu mesleğin ABD’de 10 yılda iş hacmi olarak yüzde 33 büyüyeceği öngörülüyor. Diş hekimliğine göre eğitimi daha kolay olan dental hijyenisti Türkiye’de daha çok ağız ve hijyen uzmanı olarak biliniyor.
Dental hijyenistler, diş hekimlerine yardımcı olarak çalışıyor. Diş sağlığı için uygun beslenme ve ağız sağlığının sürdürülebilirliği konusunda hastalara özel beslenme programları belirliyor. Zaman zaman
ağız sağlığı konusunda dökümantasyon hizmetlerinde de görev alıyorlar. ABD ve Avrupa’da ön lisans programları sayesinde dental hijyenist olabiliyorsunuz.

TIBBİ SONOGRAFİ UZMANI

Bu mesleği listede beklemiyordunuz değil mi? O zaman sizi daha da şaşırtacağız: Tıbbi sonograf uzmanlığı ABD’de en hızlı büyüyen birkaç meslekten biri. 2004-2014 arasında yüzde 30 civarında
bir büyüme kaydeden mesleğin ABD’de önümüzdeki 10 yılda yüzde 34.3 daha büyüme yaşayacağı tahmin ediliyor. Sonograf uzmanları, özellikle doğum öncesi kontrollerde büyük bir rol oynuyor.
Size bebeğinizin kız ya da erkek olduğunu söyleyen onlar. Tabii işleri cinsiyet çözümlemesi ile sınırlı değil. Her şeyden önemlisi, bebeğin tüm gelişim süreçlerini inceliyor ve raporluyorlar.

FİZYOTERAPİST

Bu yazıyı eğri büğrü bir pozisyonda okuyorsanız, muhtemelen ileride bir fizyoterapistin kapısını çalacaksınız demektir. Dünya genelinde artan istihdam, bilgisayarlar başında hareketsiz geçen çalışma saatleri, egzersizden uzak yaşayan insanlar, yaşlanan nüfuslar... Tüm bunlar fizyoteparistlerin
 aydınlık geleceğini müjdeliyor. Dünyanın dört bir yanında fizyoterapiye büyük bir ilgi var. Özellikle spor dünyasında onlara çok ihtiyaç duyuluyor. ABD’de 10 yıl içerisinde bu mesleğin yüzde 36’lık bir büyüme göstereceği tahmin ediliyor.

BİLGİ TEKNOLOJİLERİ YÖNETİCİSİ

Bilgisayar ve bilgi sistemleri yöneticisi veya bilgi teknolojileri  yöneticisi, labirent gibi süreklideğişen modern teknolojide çok kritik bir sorumluluk taşıyor. Bu çalışanlar kısa ya da uzun vadelerde şirketlerin
teknolojik ihtiyaçlarını ve hedeflerini belirliyor. Hangi yazılımlar kullanılacak, donanımlarda ne gibi değişiklikler yapılacak, kötü niyetli saldırganlara karşı nasıl önlem alınacak. Tüm bu operasyonlarla o ilgileniyor. ABD İşgücü İstatistik Dairesi’nin rakamlarına görebu alanda 2022’ye kadar yüzde 15.3’lük
 bir büyüme yaşanacağı düşünülüyor.

YAZILIM GELİŞTİRİCİSİ

Yazılım, bugünkü elektronik dünyanın işlemesini sağlıyor. Akıllı telefonunuzda e-postalarınızı kontrol etmenizi, sosyal medyada takılmanızı, çevrimiçi havale yapmanızı sağlayan da o. Günlük hayatta  bu denli kritik bir alanda yapılacak nitelikli istihdam için şirketlerin dünyanın neresinde olursa olsun kapısı açık. ABD İşgücü İstatistik Dairesi’ne göre 2012 ile 2022 arasında bu alanda yüzde 22.8’lik bir büyüme olması bekleniyor.

YÖNETİM DANIŞMANI



Personelin etkinliğini artırmak sadece patronların görevi değil. Hatta bu iş artık başlı başına bir mesleğin konusu. Yönetim danışmanları, iş insanlarına etkinliklerini nasıl artıracakları, giderleri azaltarak nasıl daha fazla kâr elde edebilecekleri konusunda danışmanlık hizmeti sunuyor. Yani bir tür şirket
doktorluğu yapıyorlar. Bu mesleğin ABD’de önümüzdeki 10 yıl içinde yüzde 18.6’lık bir büyüme kaydedeceği tahmin ediliyor.

SAĞLIK SERVİSLERİ YÖNETİCİSİ



Tüm sağlık pratikleri ve tesisleri üzerinde denetleme yetkisi olan, özellikle günümüzde hızlı yayılan salgın hastalık ve yaşlanan nüfusla birlikte önemi gittikçe artan bir meslek. Sağlık verilerinin derlenmesi ve analizinde büyük bir rol üstlenen sağlık servisleri yöneticileri, sağlık hizmetlerinin sürdürülebilir
olması konusunda hastane gibi kurumlarda kritik görevler üstleniyor. Bu alanın önümüzdeki 10 yıl içinde yüzde 18.1’lik bir büyüme kaydetmesi öngörülüyor.


----------------------------------------------------------------------------------------------

Yükseköğrenimde önemsenen kalite ve içselleştirilmesi amaçlanan değerler.
SmileyKeşke insan Kaynakları Bakanlığı Kurulsa Kemal Türkeli Hoca acilen önerir.
Prof. Dr. Sezer Ş. KOMSUOĞLU - YÖK Başkan Danışmanı 11 Ocak 2016
Yükseköğrenimde kalite ve değerler (tıklayınız)
 Bir yumuşak güç (soft power) olarak değerlendirilen eğitim, 21’inci yüzyılın en büyük gücü.
21’inci yüzyılın en çok üzerinde durduğu yaratıcılık, girişimcilik, kritik düşünce, birlikte çalışma gibi kavramlar da üniversite eğitiminde kazandırılmalı.
Bugün gelişen teknolojik altyapı ve dijital dünya, bilgi aktarımını bir yöntem olarak benimseyen  eğitim sistemini anlamsız kılıyor.
Bu süreçte önemli olan üniversite eğitiminin kaliteli verilebilmesi. Yeni YÖK anlayışı eğitimde kaliteye ısrarla önem vermek üzerine şekilleniyor.
 5 milyon 615 bin 293’ü devlet üniversitelerinde, 447 bin 593’ü vakıfta olmak üzere toplam
6 milyon 62 bin 886 öğrenci Üniversitelerimizde eğitim görüyor.
 20 bin 880 profesör, 14 bin 140 doçent ve 33 bin 500 yardımcı doçentimiz var.
Üniversiteler eğitimleri, bilimsel faaliyetleri, kültürel ve sosyal etkinlikleri ile ülkelerin geleceğini biçimlendiren en önemli kurumlar. Türkiye’nin modernleşme tarihi, üniversiter yapıların kurulma, geliştirilme ve dünya ile ilişkide olabilme çabasına sahne oldu.

Üniversiteler tarihimizde yalnızca bilimsel faaliyeti ile değil, ülkenin gelişme sürecine katkı veren kadroları yetiştiren kurumlar olarak da yer alır. Ülkemizde 1946’ya kadar yalnızca İstanbul ve Ankara’da üniversite vardı. 1955-1975 arasında İzmir, Erzurum, Trabzon, Eskişehir, Diyarbakır ve Malatya’da açılan yeni üniversitelerle sayı 11’e ulaştı. 2003’te 53 olan devlet üniversitesi, 2015 itibarıyla 109’a çıktı. 1984’te Türkiye’nin ilk vakıf üniversitesi Bilkent İhsan Doğramacı Üniversitesi ile başlayan deneyim bugün 84 vakıf üniversitesi ile devam ediyor.
 5 milyon 615 bin 293’ü devlet üniversitelerinde, 447 bin 593’ü vakıfta olmak üzere toplam 6 milyon 62 bin 886 öğrenci eğitim görüyor.
20 bin 880 profesör, 14 bin 140 doçent ve 33 bin 500 yardımcı
doçentimiz var. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yükseköğretime talep hızla artıyor. Bu süreçte  önemli olan üniversite eğitiminin kaliteli verilebilmesi. Yeni YÖK anlayışı eğitimde kaliteye ısrarla önem vermek üzerine şekilleniyor. Eğitim alan her gencin dünyayı değiştirebileceğine dair umudun kırılmayacağı bir eğitim anlayışının politika olarak kabulünü istiyoruz. En önemli hedef eğitimin her yönünün öğrenci merkezli düşünülmesi. Öğrencilerin yaşam hikâyeleri, yetiştikleri farklı kültürler, gelenekler üniversiteler için inanılmaz değerler. Bu eğitim felsefesi bir çatı altında dostluk kurarak,
birbirleri için kaygılanarak, ortak geleceği olan, birbirini dinleyen, hisseden ve insani değerlere sahip vatandaşların var olduğu bir toplum idealine temel oluşturuyor. Eğitim süreçleri günümüzde birkaç temel alanda biçimleniyor. Bunların kökeninde seçili veya genel bilgi, becerilerin edinilmesi süreci ve nasıl yaşadığımızın, düşündüğümüzün ve algıladığımızın altını çizdiğimiz bir toplumsallaşma yer alıyor. Bunlar yetiştirilen bireyin dünyaya katkısını ve bakışını belirliyor.

--------------------------------------------------------------------------------------


  Smiley Meslekleri tanıyalım Fen Bilimleri Dershanesi (tıklayınız)

      Geleceğin mesleklerini düşünecek olursak, geleceğin meslekleri bellidir ki uzay çağına girilecek olan dönemimizde daha çok teknoloji ve makina bazlı olacaktır. Bilişim çağının gelişmesi ile geleceğin mesleklerinde önemli olan otomat makinaları ve bilgisayar yazılımlarını verimli kullanmak olacaktır. Bilişim çağının mesleklerini değerlendirecek olursak ilgi çekici olacak mesleklerin bilgisayar yazılımcılığı, programlama uzmanları, ve bilgisayar mühendisleri oldukları görülecektir. Geleceğin meslekleri arasında bilgisayar ve gelişmiş teknoloji sektörü ön planda yer almıştır.

Geçmişte önplanda ve revaçta olan mesleklerin arasında mühendislik, işletmecilik gibi pozisyonlar yer alırken, şimdilerde ise bu durum yerini popüler medyaya kaptırmıştır.Sosyal medya uzmanlığı, nano teknoloji mühendisliği, iş sağlığı güvenlii , yazılım mühendisliği, finans danışmanlığı, moleküler biyoloji, psikoloji, uzay mühendisliği, bilgisayar sistem analistliği ve sağlık memurluğu gibi meslekler yapılan birçok araştırma doğrultusunda gelecein meslekleri olarak belirlenmiştir.

Günümüzde yeni açığa çıkan sosyal medya ve onun popülerliği, sosyal medya uzmanlığını geleceğin ön plandaki mesleği haline getirmiştir. Sosyal medya Twitter, Facebook gibi siteler sayesinde günümüzde pazarlamanın büyük bir kısmını bütün markalar için sağlanmaktadır. Popüleritesi çok yüksek olan ve herkesin evinde ulaşabileceği, ve görebileceği ve her an pazarlanan ürünler anca sosyal medyada mümkün olmuştur. İnsanların kendini açıklaması, ve arkadaşlarıyla , ve benzeri ağlardaki kişilerle iletişim kurabilmelerini sağlayan sosyal medya araçları dünya çapında milyonlarca kullanıcısı ile büyük bir hedef kitlesine hitap etmektedir. Sosyal medya uzmanlığının önemi sürekli araştırma yapmak ve yenilik yapmakla alakalıdır, teknolojiye adapte olabilmek, gündemi takip etmek ve sürekli olarak yeni paylaşımlar yapmak gerektiğinden sosyal medya uzmanlığı aslında 7/24 iş başında olunması gereken zahmetli bir meslektir.

Teknoloji çağında iş stresi ve yaşanan yoğunluklardan geleceğin mesleklerinde ön plana çıkan bir meslek de psikologluk olmuştur. Eski zamanlara göre teknolojinin ve bilgisayarların gelişmesi üzerine gelişen sanal dünyadan dolayı insanların yalnız hissi artmış, birbiriyleriyle samimi ve yakınen bağ kurmalarında zorluklar yaşanmış ve milyonlarca kişinin major depresyon geçirdiği saptanmıştır. İnsanların birbirleriyle konuşmak yerine, artık profesyonel yardım almaktan çekinmedikleri günümüzde psikologlara giden insan sayısı da gitgide artmaktadır.

Finans danışmanlığı ve moleküler biyoloji ise gelişen teknoloji çağında ön plana çıkan diğer mesleklerdendir. Moleküler biyoloji, ar-ge çalışmalarının ilerlemesi ve teknolojik gelişmelerle önem kazanmıştır, eskiden ön planda olmayan bu meslek sağlanılan yeni gelişmelerle daha makul ve gelecek vaat ederek hale gelmiştir. Finans danışmanlığı ise şirketlerin dışarıdan danışmanlık almasına neden olan ve eskiden şirketin içinde bünyesinde yapılanların şimdi bir denetici, ve danışmanla yapılması gerektiği, şeffaflık politikası yüzünden çıkmış ve günümüz gençlerinin hayallerini süsleyen bir pozisyon olarak yerini almaktadır. Dünya çapında Ernst& Young, Pwc, Deloitte gibi danışmanlık firmaları kariyer hedefleri olan önemli firmalardır.

Uzay mühendisliği, sağlık sektörü gibi alanların da gelişmelerindeki en önemli sebep, teknolojinin gelişmesiyle bu sektörlerde yeni pozisyonlar çıkmasıdır. Sağlık sektörü yıllar boyu revaçta olmasına rağmen şimdilerde birçok yeni pozisyonla iş başvurularını kabul etmektedir. Uzay mühendisliği ise uzay çağına ve evrendeki diğer gezegenleri daha çok araştırarak keşfetmeye gidilen dönemde kapsamlı, meşakatli, fakat bir o kadar da gelişmelerle orantılı olarak geleceğin meslekleri arasında yer almaktadır.Geleceğin mesleklerinde eskisi gibi mali müşavirlik, işletmecilik, müdürlük ,ya da pazarlamacılık gibi pozisyonların yerini teknoloji ile doğru oranda gelişen bilişim, araştırma ve sağlık sektörü almıştır. (tıklayınız)






SmileyÜNİVERSİTE
Nedir? (tıklayınız) Üniversite kelimesinin kökeni[
Üniversite, Eflatun ve Aristo’nun hiçbir politik ve dini baskı unsuru olmadan öğrencileri ile felsefi tartışma yarattıkları ortamdan esinlenerek günümüze kadar evrensel ölçekte bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip kurumlar olarak “universitas” üniversite adını almışlardır. Üniversite felsefi tartışma ortamında akıl sürecini duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliğini sağlayan ortamlardır.


Üniversite ya da diğer adıyla yükseköğretim, üniversitelerde ve meslek yüksekokullarda 2 yıllık yapılan öğretimdir. Üniversite mesleki eğitim zorluğuna göre genel olarak ikiye ayrılır:
1- Fakülte (Lisans): En az 3 ya da 4 yıllık devamlı eğitimdir, bölümüne ve ülkeye göre göre 5-6 yıllık olanları da vardır.
2- Meslek Yüksekokulu (Önlisans, meslek yüksekokulu): 2 yıllık ön lisans eğitimidir.
3- Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu (Lisans, yüksekokul): 4 yıllık lisans eğitimidir.
Bunların yanı sıra öğrencilerin derslere fiziki olarak katılma zorunluluğu olmayan bir öğretim şekli olan açıköğretim üniversitesi' de ayrı bir çeşit olarak sayılabilir: Uzaktan eğitim prensibine dayalı son zamanlarda bilgisayar ve internet erişiminin artmasıyla daha da yaygınlaşan öğretim biçimidir. Ülkemizde 2 ve 4 yıllık lisans ve yüksek lisans öğretimleri yapılmaktadır.

 Smiley 2011 YGS LYS Sınavları ile ilgili önemli bilgiler için[tıklayınız]

   
    Smiley 2011'de Üniversitelere Giriş Sistemini YÖK Niye değiştirdi?[tıklayınız]

    Smiley YGS'ye hazırlık sürecinizde öneriler[tıklayınız]   Özlem  Emiroğlu


 
  Smiley YGS LYS Üniversite Adaylarına Rehberlik Uyarıları için(tıklayınız)

   


          Cihan Yeşilyurt; yazıları için (tıklayınız)

        
           Smiley ÜNİVERSİTE SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEKLER (tıklayınız)

            Smiley  MESLEK SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEKLER(tıklayınız)

             Smiley      NİHAYET TERCİH DÖNEMİ (tıklayınız)

             Smiley      Meslek Seçiminiz Yaşamınızı Belirleyecektir (tıklayınız)

                   Smiley    Y KUŞAĞI VE HİBRİT MESLEKLER (tıklayınız)


  
       

SmileyVERİMLİ DERS ÇALIŞMA VE DİKKATİ YOĞUNLAŞTIRMA YÖNTEMLERİ ;  (tıklayınız)

     I - BAŞARI İÇİN İLK ADIM 
Sevgili gençler istediğiniz performansı gösteremediğiniz zamanlar olmuştur. Duygusal sorunlarınızın yoğun olması, çalışırken gereksiz ayrıntılara dalmanız, çalışma ortamınızın şartlarının iyi olmaması, düzensiz ve amaçsız çalışmanız, yoğun sınav kaygınız veya bedensel bir rahatsızlığınızın olması gibi nedenler sizin başarınızı etkilemiş olabilir.
Sınavlar sizin performansınızı ne kadar iyi ortaya koyduğunuzu göstermektedir. Girdiğiniz sınavların amacı ise mesleki kimliğinizi geliştirmeyi, kendinizi yeni bilgilerle donatmayı ve bu bilgileri yararlı bir şekilde kullanabilmeyi içerir. Oysa ki, bazıları için sınavlar bir savaş gibi yaşanır, sanki başarılması gereken zorundalıklardır.
Zorundalıklar aslında birer mecburiyettir. Omuzlarda taşınan bir yük gibi yaşandığından geçirilen süreç de daha gergin ve streslidir. Sürecin sonu başarı ile tamamlandığında yükün ağırlığından kurtulma huzuru dışında hiçbir haz alınmaz, mutluluk kısa ve anlıktır. Sınav sonrasında kişi tüm başarılarını gözardı ederek başka zorundalıklara doğru çabalamaya yönelir. Doyum olmadığı için başarının hazzı çabuk tükenir.
Başarısızlık durumunda ise kişi büyük hayal kırıklığı yaşayıp, başkalarına, hayatıyla ilgili daha fazla hesap verme davranışına girişir. "Ben bunu başarmak zorundayım" yaklaşımında başarısızlık olduğunda "eyvah, ben şimdi ne yapacağım" kaygısı kişiye egemen olur. Kendini sanki birilerine hesap verecek gibi hisseder. Kendi özbenliği tehdit altındadır, kendi kendini değersizleştirerek sorunla başetme gücünü azaltır. Oysa, yaşam sizin yaşamınızdır ve bundan kimseye hesap vermeden sadece ve sadece siz sorumlusunuzdur.
Başarılarınızın değerlendirilmesi sadece dışardeki insanların onayına göre olduğunda, kendinize inancınızı bir kenara bıraktığınızda ufak bir başarısızlık sizin aşırı etkilenmenize neden olacaktır.
Oysa, "ben bunu yapmak istiyorum" cümlesi bu gücü kendi içimizde hissetmenize yardım eder, kimseye hesap vermeden, kendi sorumluluğunuzu ve yaşamınızı kendi ellerinize bırakır. Kendinize güveninizi güçlendirir. Yaşanan süreci sadece ders çalışma olarak daraltmadan, zevk alarak yaşamayı sağlar. Unutmayın, nereye koşturuyoruz!
Başarısızlıklarda ise, olgunlukla kabul edebilme, eksikleri gözden geçirme, başarısızlık nedenlerini fark ederek sonrasında neler yapabileceğimizi, kendimizi suçlamadan düşünme fırsatını verecektir ve olumsuz durumları yaşama olasılığını en aza indirecektir. Oysa  keşkelerle uğraşmak, kendimizi yermek, başetme gücümüzü düşürür. Boş verip gözardı etmek veya yaşanılanlardan sürekli başkalarını sorumlu tutmak ise sorunların yenilenmesine neden olacaktır ve sıkıntılar hep devam edecektir.
Ders başarınız mesleki kimliğinizin bir ögesidir ve  kişisel kimliğinize güç katar. Başarısızlığınız ise tüm yaşamınız, tüm kimliğiniz demek değildir.
Yaşamınıza ve yaşadıklarınıza sahip çıkmaya başlamak için bugün belki uygun bir gün olabilir.

  Bu adımda dersler için sizlere yardımcı olabileceğini düşündüğümüz bazı öneriler sunuyoruz. Hepsini uygulayabilmeniz zor ama bu önerilerden size uygun olanları seçerek deneyebilirsiniz.

II - VERİMLİ ÇALIŞMA YÖNTEMLERİ
1. Öncelikle yapmayı planladığınız işle ilgili çalışmanızın amacını ve sonunda gerçekleştirilebilecek bir temel hedefi saptamalısınız. Dünkü hedefinizin ne olduğunu bilmek sizin bu işe güdülenmenize yardımcı olacaktır.
2. Çalışma sırasında tek bir şeye dikkatinizi vermelisiniz bu da sizin ele aldığınız konu olmalıdır.
3. Konuya merak duymaya çalışınız. Bazen hiç hoşunuza gitmeyen dersler olabilir, o dersin ne kadar sevimsiz ve zor olduğu yönünde odaklaşmak yerine konunun veya o dersin sevilecek yönlerini belirleyebilirsiniz. Çünkü insan nefret ettiği dersi çalışmak istemez, zor gibi görünsede, istenirse her dersin sevilecek bir yanı bulunabilir.
4. Programladığınız çalışmaya başlamadan önce o saatler için ulaşılabilir bir hedef seçmeli ve hedefi gerçekleştirmeden çalışmayı bırakmamalısınız. (Örneğin: Anatomiden mastoid kemiği çalışacağım gibi).
5. Zor parçaları, dikkati dağıtan parçaları anlamlı küçük bölümlere ayırarak çalışmayı denemelisiniz.
6. Çalışmaya başlamadan önce tüm gerekli malzemeleri yanınızda bulundurun. Böylece sürekli yerinizden kalkarak dikkatinizi dağıtmazsınız. Masa başında çalışmaya özen gösteriniz. Çünkü yatarak çalışmak uykunuzu getirecektir.
7. Dikkatiniz sık sık dağılıyorsa bunu toplamanın bir yolu; çok dikkat isteyen bir ortamda olduğunuzu düşünmenizdir. (Örneğin: kendinizi, önemsediğiniz bir hocanın dersinde olarak düşünün).
8. Kendinize güven duymalı ve sık sık geçmiş başarılarınızı kendinize hatırlatmalısınız. Unutmamalısınız ki, kendi gücünüzü kıracak sözler sizi bir yere götürmeyecektir. Kaygılarınızı daha çok arttırıp başarısız olmanıza neden olacaktır. (Örneğin; şimdi ben ne yapacağım, başaramayacağım, karıştıracağım gibi olumsuz sözler yerine, dikkatimi derslerime vermek istiyorum, kaldığım yerden başlayabilir, elimden geleni yapabilirim diyebilirsiniz.)
9. Dikkatiniz çok çabuk dağılıyorsa yazarak ve not tutarak, şekil çizerek çalışmayı denemelisiniz.
10. Dikkatinizin dağılmasını önlemenin bir yolu da hedefinizi bir kağıda yazıp karşınıza koymanızdır. Bu sizi motive edecektir.
11. Sürekli hayal kuruyorsanız bunu dersin sonuna erteleyiniz. Bunu beceremiyorsanız hayalinizi sonuna kadar götürüp bitiriniz ve sonra derse geri dönünüz. Hayaller yarım kaldığında sürekli tekrarlanmak eğilimindedirler.
12. En iyi öğrenme 20 dakika ile 40 dakika arasındadır. Çalışmanızı tamamladıktan sonra 10 dakika tekrar yapıp mutlaka 10 - 15 dakika dinlenme molası vererek diğer çalışacağınız konuya geçmelisiniz.
13. Sabah saatleri, zihnin en açık olduğu saatlerdir. Bu saatlerde zorlandığınız derslere çalışmalısınız.

 14. Unutma en az uykuda olmaktadır, bu yüzden çalışmanız bittikten sonra10 dakika tekrar uyuyun. Ertesi sabah 15 dakika tekrar yaparak öğrenmenizi iki misline çıkarabilirsiniz.
15. Tekrarlarınızı, çıkardığınız ders notlarından yapınız. Eğer derslerde not tutmadıysanız ya da eksikse, ilk tekrarda not çıkarınız. Notları kendi kelimelerinizle ifade edip yazınız, böylece daha kalıcı olacaktır.
16. Öğretmen olsaydınız ne gibi sorular sorardınız, tahmin ediniz. Üst sınıflardan sınavla ilgili bilgi alınız.
17. Çalışırken özellikle kavramları iyi anlamaya çalışınız.
18. Zayıf taraflarınızı anlayabilmek için geçmiş sınavlardaki başarısızlık nedenlerinizi bulmaya çalışınız.
19. Sınav zamanı; konunun isim, tarih, terim ve tanım gibi belleme ile ilgili ağır basan taraflarını bırakmalısınız. Son tekrarı gece uyumadan önce yapıp sabah bir kez daha tekrar etmenizin yararı çoktur.
20. Kendinize bir çalışma planı oluşturmaya çalışınız.

III- ÇALIŞMA PLANININ HAZIRLANMASI
Sevgili gençler, başarılı olabilmenin anahtarı iyi bir çalışma proğramı hazırlamaktan geçer. İyi bir program hazırlarken;
1. Hangi derse, hangi saat dilimlerinde çalışacağınızı belirleyiniz.
2. Belirlediğiniz saatlerde hangi dersin konularına çalışacağınızı planlayınız.
3. Dersi okuyarak mı, özet çıkararak mı, altını çizerek mi, örneklerle  mi çözeceğinizi, nasıl çalışacağınızı belirleyiniz.
4. Plana, dinlenme ve tekrar saatlerinizi de yazınız. 
5. Çalışma programı yaparken veya tekrar yaparken arka arkaya benzer dersleri çalışmamaya özen gösteriniz. (Sözel bir ders çalıştıktan sonra, araya sayısal bir ders koyunuz.)
6. Planda daha önce belirttiğimiz gibi çalışma süresi 1 ders için en fazla 40 dakika olmalıdır.
7. Planda bir dersin geçmiş konularının tekrarı için haftada 1 saat ayrılmalıdır.
8. Eğer zamanınız darsa, programınızı tam olarak uygulama olanağınız yoksa "olmazsa olmaz" önem derecesine göre çalışmalısınız.
9. Çalışma planı, ortaya çıkabilecek yeni durumlar nedeniyle esnek olmalıdır. Ayrıca günde 1 saat ders çalışabilen bir öğrencinin 5 saatlik ders çalışmayı hedeflemesi gerçekci değildir. Kendisi için en iyi anladığı, çalışabileceği zamanı ve süreyi belirleyerek planı hazırlamak verimli olacaktır.
10. Çalışma planını hazırlamak sizi; 
- Kararsızlıktan kurtarır
- Zamandan tasarruf sağlar
- Kendinize güveni yükseltir

     -Kendiniz için boş zaman ve dinlenme süreleri yaratarak sıkılmadan işlerinizi yapmanıza yardımcı olur.

IV- OKUYARAK ÖĞRENME
Şimdi sizlerle, okuyarak çalışırken nelere dikkat etmeliyiz, bir de bunu gözden geçirelim;
1. Konunun aklınızda kalmasını istiyorsanız okuduğunuz bölümde yeni ve bilmediğiniz sözcükleri öğreniniz, hatta kitaba not alınız.
2. Sessiz ve dudaklarınızı oynatmadan, geri dönüşler yapmadan, gözlerinizle ve zihninizle okuyunuz çünkü bu zaman kaybını önler.
3. Okumaya sizi en çok rahatlatan dersten başlayabilirsiniz.
4. Ders çalışırken önce konunun tümünü, sonra her bölümü ayrı ayrı okumak en sonunda da, konunun tümünü tekrar okumak öğrenmenizi kolaylaştıran bir yoldur.
Size kitaptan okuyarak öğrenmenizi kolaylaştıracak bir yöntem sunmak istiyoruz. Bu yöntem 4 basamaktan oluşmaktadır. Şimdi bunları birlikte inceleyelim.
I. Basamak
İZLE: Okuduğunuz bölümün genel fikir ve anafikrini kavramak için 5 dakika göz gezdirin, bu göz gezdirmede;
- Alt başlıklar
- Koyu renk veya büyük harfli  yazılar
- Şekil, grafik ve resimlerin altyazıları
- Pragrafların ilk ve son cümleleri
- Varsa özete bakınız.
II. Basamak
SOR: Bu basamak bölümün hangi amaçla okunacağı konusunda sorular hazırlamak ve neleri öğrenmek istediğinizi belirlemek içindir. Bu yüzden;
- Tanımlarla ilgili sorular
- Benzerlik ve farklarla ilgili sorular
- Dersin konusuna göre ne, nasıl, nerede ve ne zaman, kim gibi soru zamirlerini kullanarak hazırlanan sorular
- Örneklerle ilgili sorular sorunuz. 
- Alt başlıkları, koyu renk basılmış yerleri soruya çeviriniz.
III. Basamak
OKU: Hazırlanmış olan sorulara cevap olacak şekilde kitabınızı okuyarak bir karta ya da deftere yanıtları yazınız.

 Sorular
1.
2.
3.
Cevaplar
1.
2.
3.

IV. Basamak
ANLAT: Sadece karta ve notlara bakarak önemli noktaları ve anahtar kelimeleri kullanarak konuyu anlatınız.
Anlatırken önce soruyu sorup sonra cevabını veriniz. Bu aşama 5 dakika sürmelidir (tekrarları yüksek sesle yaparsanız daha yararlıdır).
V. Basamak
TEKRARLA: Hafızada bütünüyle yapılacak tekrar 5-10 dak. sürer. Unutulanlar daha sonra yeniden gözden geçirilir. Öğrendiğinizden emin olmanız için sorunun anafikri, anahtar kelimeleri çağrıştırması ve cevabı zincirleme hatırlatması gerekir. Bu yöntemle bir bölüm 20-40 dakikada tamamlanır.

V- DERS İÇİNDE ÖĞRENME
Sevgili gençler, derse girmeden önce ya da ders arasında en az bir kez konuyu okumanız konuya yabancılık çekmemenizi sağlayacaktır.
Ders sırasında dikkatiniz sık sık dağılıyor, uykunuz geliyorsa, ön sıraya geçiniz ve not tutmayı deneyiniz. Ders sırasında aktif katılımda bulununuz. Bu motivasyonunuzu arttıracaktır. Anlamadığınız ve cevaplandırılmasını istediğiniz soruları not alınız ve sorunuz. Önemli fikirler sık sık tekrarlanır. Araştırma ve örneklerle desteklenir. Önemli fikirlere kulak kabartınız.
Öğretmeniniz açıkca belki sınav sorusunu söylemez ama bir konunun önemli noktasını anlatırken belirli kelimeler kullanarak, ses tonunda farklılıklar yaparak ipucu verir. Bu işaretler şunlardır: “önemli, başlıca, konunun can alıcı kısmı, şunu unutmayın” gibi. Son bölümlere ve özetlere ilişkin olarak; “sonuç olarak, bu sebeple, özetle” gibi işaretler verecektir. Öğretmeninizden sınav biçimi ve sınavın kapsayacağı konular hakkında ayrıntılı bilgi alınız.

Sevgili gençler, ders içinde etkili öğrenmenin yolları;

 Sorular
1.
2.
3.
Cevaplar
1.
2.
3.

IV. Basamak
ANLAT: Sadece karta ve notlara bakarak önemli noktaları ve anahtar kelimeleri kullanarak konuyu anlatınız.
Anlatırken önce soruyu sorup sonra cevabını veriniz. Bu aşama 5 dakika sürmelidir (tekrarları yüksek sesle yaparsanız daha yararlıdır).
V. Basamak
TEKRARLA: Hafızada bütünüyle yapılacak tekrar 5-10 dak. sürer. Unutulanlar daha sonra yeniden gözden geçirilir. Öğrendiğinizden emin olmanız için sorunun anafikri, anahtar kelimeleri çağrıştırması ve cevabı zincirleme hatırlatması gerekir. Bu yöntemle bir bölüm 20-40 dakikada tamamlanır.

V- DERS İÇİNDE ÖĞRENME
Sevgili gençler, derse girmeden önce ya da ders arasında en az bir kez konuyu okumanız konuya yabancılık çekmemenizi sağlayacaktır.
Ders sırasında dikkatiniz sık sık dağılıyor, uykunuz geliyorsa, ön sıraya geçiniz ve not tutmayı deneyiniz. Ders sırasında aktif katılımda bulununuz. Bu motivasyonunuzu arttıracaktır. Anlamadığınız ve cevaplandırılmasını istediğiniz soruları not alınız ve sorunuz. Önemli fikirler sık sık tekrarlanır. Araştırma ve örneklerle desteklenir. Önemli fikirlere kulak kabartınız.
Öğretmeniniz açıkca belki sınav sorusunu söylemez ama bir konunun önemli noktasını anlatırken belirli kelimeler kullanarak, ses tonunda farklılıklar yaparak ipucu verir. Bu işaretler şunlardır: “önemli, başlıca, konunun can alıcı kısmı, şunu unutmayın” gibi. Son bölümlere ve özetlere ilişkin olarak; “sonuç olarak, bu sebeple, özetle” gibi işaretler verecektir. Öğretmeninizden sınav biçimi ve sınavın kapsayacağı konular hakkında ayrıntılı bilgi alınız.

 1. Derse zamanında gelerek, iyi duyulacak ve dikkatinizi dağıtmayacak bir yere oturmak
2 Aktif katılımcı olmak
3.Öğretmeninizin önemli açıklamalarını dikkatle dinleyip not almaktır. 

VI- SINAV ÖNCESİNDE BAŞARI İÇİN İPUÇLARI
1. Sınava girmeden 5-10 dakika önce gevşemek için nefes egzersizleri ve gevşeme egzersizleri yapabilirsiniz. Heyecan belirtilerinize odaklaşmayın, olumsuz düşünceleri durdurun, bu düşüncelerin sınav boyunca size bir yarar sağlamayacağını unutmayınız. (Bknz.Ek 3-4)
2. Test sınavlarında bir bölüme başlamadan 15 sn. kadar önce hızla soruları gözden geçiriniz. Aynı işlemi klasik sınavlar için de yapınız.
3. Test süresine göre her soru için ortalama bir zaman ayırınız, fakat geçen zamanla aşırı ilgilenmeyiniz.
4. Sorulan soruya cevap olmayacak seçenekleri eleyiniz. Tahmin etmeniz gerekirse hızla tahminde bulununuz ve % 100 emin olmadığınız sürece fikrinizi değiştirmeyiniz.
5. Sınavda soruyu iyi anladığınızdan emin olacak şekilde okuyunuz ve cevaplandırmadan önce zihninizde cevabınızı ana hatları ile tasarlayınız.
6. Test tipi olmayan sınavlara başlamadan, her soruyla ilgili bilginiz ve sorunun değeri oranında zamanlama yapınız.
7. Bir test sınavında soruyu yaparken belirli bir süreyi çoktan aşmışsanız ve hala çözüme ulaşamamışsanız soruyu bırakınız.
8. Karışık göründüğü için otomatik olarak soruyu atlamayınız.
9. Zayıf taraflarınızı anlayabilmek için geçmiş sınavlardaki başarısızlık nedenlerinizi bulmaya çalışınız, bu konuda öğretmeninize de danışabilirsiniz.

VII- KAYNAKÇA
1. ARIKAN, I.: Başarılı Olmak Belirli Bir Amaca Sahip Olmakla Mümkün. MEF Gençler Rehber S. 1988.
2. BALTAŞ, A.: Öğrenmede ve Sınavlarda Üstün Başarı. Remzi Kitapevi, İstanbul, 1992.
3. ERTÜRK, K.: Ders Çalışma Öğrenme ve Başarılı Olmanın Yolları. Demet Matbaacılık, Ankara, 1980.
4. KETENCİ, A., ve Ark.: Planlı ve Programlı Çalışma Yöntemleri. Sağlık Okulları ve Kurslar Komutanlığı Ders Notları, Ankara, 1996.
5. MORGAN, CLIFFORD, : Psikolojiye Giriş. Çeviri Hüsnü Arıcı, H.Ü. Psikoloji Bölümü Yayınları, Taş Kitapevi Ankara, 1981.
6. Rehber Öğretmenin El Kitabı: K.K.K. Maltepe Askeri Lisesi. İzmir, 1990.
7. ULUĞ, F.: Okulda Başarı. Remzi Kitapevi, İstanbul 1995.








   Smiley  karşılaştığımız zorlu durumdan kaçınmak yerine onunla yüzleşmeli ve cesaretli
 olmalıyız” diyen Öziç, sözlerine şöye devam etti: “Kendimize ‘yapamayacağım’,
 ‘başaramayacağım’, ‘beceriksizim’ gibi yıkıcı telkin vermemeliyiz. Bu yıkıcı
telkinlerin yerine ‘deneyebilirim’, ‘başarabilirim’, ‘yapamasam da bununla
baş edebilirim’ gibi yapıcı ve motive edici telkinlerde bulunmalıyız.
Düşünüldüğünde yeryüzünde hiç hatası olmayan ve karşılaştığı her sorunu
mükemmel şekilde çözen hiç kimse yoktur, kendimize bir de bu açıdan
bakmalıyız ve kendimize de hata yapma şansı tanımalıyız”

  http://hayat.sozcu.com.tr/stresin-olumlu-yani-5807/
 

           




      Smiley  Kariyer Planlama Nedir?(tıklayınız)
Kariyer; hedeflerinizin, yapmak istediklerinizin toplamıdır. İş hayatında, en yakından, en uzak noktaya kadar belirlenen amaçların bütünü kişinin kariyeridir. Kariyer; çalışmalar yanında alınan eğitimler, kendini kişisel ve mesleki olarak geliştirme sürecinin tamamıdır.

Kariyer; sonu olan bir süreç değildir. Tüm iş hayatı boyunca yapılanlar ve planlamalar bu sürece dahildir.
Kariyer planlaması iş hayatına atıldıktan sonra başlamamalıdır. Aksine üniversite yıllarında yapılandırmaya başlanması gereken bir süreçtir. Planlama yapmak, sürecin ilk adımıdır.

Yapılan planlar, planlama yapan kişiyi tüm kariyer hayatı boyunca taşımayabilir. Bunun nedeni kariyer planlarının sosyal ve ekonomik değişimlerden etkileniyor olmasıdır. Mutlu bir iş yaşamı, iyi bir gelecek isteği sizin oluşturacağınız bu planın detaylarında gizlidir. Bundan dolayı seçilen mesleğin ve dolayısıyla yapılan planın sizi sosyal ve bireysel olarak tatmin ediyor olması gerekir.
Kariyer Planlaması Nasıl Yapılır?
Kariyer Planlamasının ilk adımı, genel bakış ve değerlendirmedir. Bu noktada kişi kendine bir zaman dilimi seçmelidir. Bu; 6 ay, 4 yıl ya da 10 yıl şeklinde olabilir. Belirlenen süre içerisinde neler yapmak istediğini, kariyer yolunda olmasını istediği detayları belirlemelidir. Hazırlanan plan yanında mutlaka bir ek plan olmalıdır. Kariyer planının da karşılaşılacak engel ya da avantajları önceden görmek zordur. B planı her zaman hazır olmalıdır.

İkinci adım sektör kararını vermektir. Hangi sektörde yer almak avantajdır? Ne tür şirket yapılarında kendimize yer bulabiliriz? Nasıl bir iş tanımı bize uygun? gibi soruların cevapları belirlenmelidir.

Bu belirleme gerçekçi ve varılmak istenen noktayı bilerek yapmalıdır. Nitelikler, sahip olunan değerler bu noktada bireyin yol göstericisidir.
Sahip olunan nitelikler, güçlü ve zayıf yanların analizi, planının konumlandırılması açısından önemlidir. Konumlandırma; kişinin kim olduğunu, nerede olmak istediği ve becerilerinin hangi iş kolları için uygun olduğunu belirleyerek yapılır. Bu analizde bulunmak kariyer yolunun aydınlanması demektir.

Yapılan analiz sonrasında planın başlangıç bölümü tamamlanmış oldu. Bir sonraki nokta belirlenen bölümle ilgili organize olmadır. Harekete geçip, planın ilk aşamasında olanlar hayata geçirilmelidir. Bunun için hedeflenen sektörün liderleriyle bir araya gelmek, iş ve yönetici analizlerini incelemek gibi yollarla kariyer planının, kişiye uygunluğu gözden geçirilir. Sektörün yapısı ile kişilik değerlerinin ne kadar örtüştüğüne ve doğru bir yol çizildiğinden emin olunmalıdır. Bireyin; görüştüğü, fikirlerini paylaştığı kişilerin listesini geniş tutması ve kendine karşı objektif davranması doğru olacaktır.

Kariyeriniz planlanıp, hayata geçmesi beklenecek bir süreç değildir. Hazırlanan plan unutulmadan, sık sık hatırlanmalıdır. Bu süreçteki enerji, inanç ve sabırlı davranma, plana hakim olma konusunda önemlidir.
Kariyer Planlamada Yapılan Hatalar

“Olmuyor! Kitaplar okuyorum, ilanlara başvurup kariyer planımla ilgili yeni notlar alıyorum. Ama yine de olmuyor! Kimsenin beni iş için aradığı ya da terfi etmem için benimle görüştüğü yok. Sanırım bu hep böyle devam edecek. Ve ben bu şekilde, mutsuz olduğum departmanda çalışacağım. En iyisi bu durumu kabullenmek ve yeni arayışlara girmeden, yoluma devam etmeliyim. Yabancı dil kursumu ve gittiğim sertifika programlarını da bırakıyorum. Nasıl olsa kariyerimde bir gelişme yok. Boş yere para ve zaman harcamayayım…”

Bu paragraf, kariyer planını hazırladıktan sonra hayatındaki her şeyin hemen ve istediği şekilde değişmesini bekleyen bireyin ruh halidir. 
Bu gibi durgunluk ve gelişmeler kariyer yolculuğunuzun en doğal parçasıdır. Yapılması gereken; doğru planlamayı, yüksek motivasyonla hayata geçirmeye çalışmaktır.
Kariyer Planınızın Hayata Geçmemesinin Nedenleri Nelerdir?     
    •    Sabırsız davranıyor olmamız en çok yaptığımız hatadır. Acele etmeden zamana yayılmış bir plan yapmalıyız. Çünkü kariyer yolculuğu zaman ve sabırla doğrudan alakalı bir süreçtir. Özellikle iyi bir planı hayata geçirmek zaman alır.
    •    Kalıcı sonuçlara erişmek yerine, geçici çözümlere odaklanmak kariyer planınızı dolayısıyla bizi ileriye götürmez.
    •    Uzmanlardan, yakın çevreden ya da teknolojiden destek alamadan hayata geçirilmeye çalışılan plan zorluklarla karşılaşır. Kariyer hedeflerimiz ve planlarımızı, başkalarıyla paylaşıp, farklı insanların deneyim ve bakış açılarından faydalanılmalıyız.
    •    Kişisel becerilere ve niteliklere inanmak çok önemlidir. Kendimize sürecin her aşamasında güvenmeliyiz.
    •    Başkaları tarafından yakıştırılan işler ve çalışma ortamları yerine bizim ne istediğimizi belirleyip, bunun üzerine odaklanmamız önemlidir.
    •    İyi bir network ağına sahip olmalıyız. Profesyonel çalışma ortamında yeni insanlarla tanışmak sosyal çevremizi genişletmek çok önemlidir.

      







           Bölümünüzü Keşfedin !

Fen Edebiyat Fakültesi(tıklayınız)

Matematik - Bilgisayar Bölümü
Matematik bilimsel düşünme yeteneğini geliştiren ve tüm pozitif ilimlerin temelini teşkil eden bir disiplin olmakla beraber bunun Bilgisayarla birlikte yürütülmesi, Matematiğin et ve kemiğe bürünmesi anlamına gelmektedir. Üniversitemizin diğer bazı bölümlerinde olduğu gibi Matematik-Bilgisayar Bilimleri öğrencileri de bir yıl İngilizce hazırlık okumakta ve lisans derecelerini İngilizce müfredatı içinde tamamlamaktadırlar.  

Günümüzde bilgisayar teknolojisi çok hızlı gelişmekte ve günlük hayatın her alanında çok yaygın hizmet sunmaktadır. Endüstrimizin temel süreçlerinde en önemli etken haline gelen matematik ve bilgisayar okur-yazarlığı, yüksek nitelikli mezunlara olan ihtiyacı gündeme getirmektedir. Yazılım alanında matematikçilerin oldukça başarılı olduğu bilinen bir gerçektir. Matematik Bilgisayar Bölümü toplumumuzun yazılım alanında yetişmiş kaliteli insan gücüne olan ihtiyacına cevap verecektir. Matematik temeli güçlü olduğu kadar, yüksek bilgisayar becerileri ile donanmış mezunlar yetiştirmeyi hedefleyen bölümün programında; analiz, cebir, fonksiyonlar teorisi, diferansiyel denklemler, sayılar teorisi, ayrık matematik gibi matematik konuları ile; veri yapıları ve algoritmalar, mantık devreleri, programlama dilleri, veri tabanları, işletim sistemleri, web tasarımı ve dosya yapıları gibi bilgisayar konuları birlikte yer almaktadır. İlk üç yılda, bölümümüzde matematik ve bilgisayar  dersleri eşit ağırlıklı olarak verilmekte olup,bilgisayar teknolojisinin en son modelleri ile donatılmış akıllı sınıflarda eğitim-öğretim yapılmaktadır.Bu sayede, öğrencilerimizin son teknolojiyi öğrenmeleri ve uygulamaları mümkün kılınmıştır. Bölümümüz öğretim üyeleri ayrıca İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi , Mühendislik-Mimarlık Fakültesi gibi diğer fakülte öğrencilerine ihtiyacı olan matematik hizmetlerini de sunmaktadır. Ayrıca Bölümümüzde başarılı olan öğrencilere, paralel programlar oluştuğu takdirde, bazı mühendislik bölümlerinde ve diğer bölümlerde Çift Anadal ve Yandal yapma imkanı verilmektedir. Diğer taraftan öğrencilerimize sadece  matematik ve bilgisayar eğitimi-öğretimi verilmeyip, ülkemizin kültürel değerlerini hazmeden, evrensel çevre ve insanlık değerlerine saygılı, sosyal yönleri gelişmiş, bireyler yetiştirme konularına da ağırlık verilmektedir. Bu amaçla sosyal ve kültürel ağırlıklı dersler ve etkinlikler programımızda yer almaktadır. Öğrenimin son iki yılında yer alan çok sayıda seçmeli ders, öğrencilerimize, bilgisayar ile desteklenmiş matematikçi veya matematik ile güçlendirilmiş bilgisayarcı olarak uzmanlaşma  imkanı sunmaktadır. 

Mezunlarımız, dünyanın her yerinde yazılım, bilgisayar, finans, bilişim firmalarında ve her tür kuruluşun bilgi işlem merkezlerinde çalışabilecekleri gibi, yine bu sektörlerde proje yönetimi, proje geliştirme, programlama, sistem analizi, web tasarımı gibi uzmanlık alanlarında faaliyet gösterebilirler. Bunlara ek olarak optimizasyon, kaynak kullanımı ve planlama gibi matematik ve analiz altyapısının önemli olduğu birimlerde çalışabilecek olan mezunlarımız sigortacılık sektöründe, Borsa ve Menkul Kıymetler ile ilgili kuruluşlarda uzman, yönetici ve araştırmacı olarak çalışabilirler.





        [oguz06_1bw.jpg]

        BİLİMSEL METODOLOJİ NEDİR?

      

Smiley Bilimsel Düşünce yöntemine bir yaklaşım denemesi; Prof Dr Tarık Özker (tıkla)
    
       http://issuu.com/kemal_turkeli/docs/bilimsel_metodoloji_nedir
 

28 OCAK 2012 CUMARTESI

BİLİMSEL DÜŞÜNCE NEDİR?

Herkesin düşünmeye ve fikrini söylemeye başladığı bir çağda, ortaya çıkan çok önemli bir eksikte
 nasıl düşünmek gerektiğini hiç bilmemekten kaynaklanıyor. İnsanlar okulları bitiriyor, çeşitli
teorileri okuyor, teorileri değerlendiriyor ve kendisi de teoriler ileri sürüyor ama bilimsel
düşünce ve akıl yürütme sistematiği nedir hiç bilmiyor. Her mantıklı düşünceyi veya teoriyi
bilimsel sanıyor. Her düşünceye aklıma yattı veya yatmadı diye değerlendiriyor. Gerçek ile
düşünce arasındaki ilişkileri ise hiç tanımıyor. Sonuç olarak eğitilmiş, hatta akademik kariyer
 yapmış birçok insan bir fikir kör dövüşü sergiliyor.

Açık oturumlarda meydan savaşları yaşanıyor. Sonuç olarak herkesin haklı olduğu,
 herkesin doğrularının farklı olduğu, hatta birçok gerçek olduğuna inanarak,
bilimin kalbine bir hançer saplıyoruz ve uzlaşıcı olduğumuz için de övünmeye
 başlıyoruz.

Prof. Dr. Tarık Özker Hocamın üniversitenin 4. sınıfında (yani nerdeyse eğitimimizi
tamamlamak üzereyken) bunca yıldır öğrendiklerimizin, yani bilimsel düşüncenin
ne olduğunu bize anlattığı zaman, çok şaşırmıştık.
Ne yaptığımızı bize hiç kimse öğretmemişti o ana kadar.
Bu konuda yani bilimsel düşüncenin ne olup,
ne olmadığını sade bir dille anlatan bir kitap çok aradığım halde bulamadım.
Ben de hocamın bize öğrettiklerinden aklımda kalanları ve bu güne kadar okuduklarımdan hazırladığım bir özeti yazmaya
karar verdim.

Kısaca aradığımız; “Her mantıklı düşüncenin bilimsel ve gerçek olup, olmadığıdır?
 Düşüncemizin bilimsel ve gerçek olması için olmazsa olmaz şartları nelerdir?”
sorularının cevaplarıdır.

DUYU, DÜŞÜNCE VE MANTIK:

İnsan beyni 5 duyumuzu (duyu: insanların ve hayvanların, dış dünyanın uyarılarını
 görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, hasse)
 kullanarak dış dünya ile ilişki kurar. Bu duyuları yani algıladığı görüntü, ses, tat,
koku, dokunma duyularını hafızasında saklamak ve işleyebilmek için bu duyularla
ilgili biyolojik ve elektriksel olarak birbirinden farklılıklar üretir. İnsan beyni gördüğü
 bir cismi tüm şekil ve renk nitelikleriyle hafızasına almaz. Daima bunları simgeleştirir.
Yani simge (sembol) olarak soyutlanmış (yani tüm özelliklerinden ana özellikleri veya
ayırt edici özellikleri ayıklanmış olarak) yani daha az veri (data) ile hafızasına alır.
Bu duyuların arasındaki ilişkileri de daima onların ayırt edici özellikleri yani
soyutlanmış simgeleriyle oluşturur. Şöyle ki bir çocuk çığlığı, o sesin tüm
 özellikleriyle (yani frekansı, bileşenleri, ritmi, genliği vs ile değil) diğer seslerden
 onu ayırt eden ana özelliği ne ise onu simgeleştirerek hafızasına alır. Neticede
hafızaya alınan sesin kendisi değil onun simgesi ve bu simgenin soyutlanmış
verileri ve tarifidir.

İnsan beyni düşünürken, hatırlarken ve akıl yürütürken bu simgeleri kullanır,
yani o duyuları hatırlatan biyolojik ve elektriksel farklılıkları kullanır. Yoksa
duyuların algıladığı tüm verileri beynine kayıt etmez. Sadece onların
simgelerini kullanır. Bunun sayesinde insan beyni bu gözlemleri arasında
ilişkiler ve sonuçlar oluşturabilir. Yani düşünür. Varsayımlar hayal edebilir.
Tüm hayallerde sesler ve şekiller tam olarak yoktur. Duyular hafızamızda
 karikatür gibi sadece ayırt edici özellikleriyle vardır.

Peki, duygu nedir? Duygu (TDK sözlük anlamı: duygu: belirli nesne olay
veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim) algıladığımız
duyuların, genetik hafızamız, bilinçli hafızamız ve bilinçaltımız etmenleriyle
 bize anımsattığı, bir yorumlanmış duyu hatta duyular kümesi veya bileşenidir.
 Duygu bir algılama değil sadece bir sonuçtur veya bir yorumdur.

Kontrollü bir ateş, şömine ateşi görünce, güven duygusu oluşur, ama kontrolsüz
 yanan bir ateş görünce korku ve güvensizlik hissederiz. Çünkü geçmiş
tecrübelerimiz şömine ateşinin bizi ısıttığını ve belki de genetik hafızamız
da bu tip bir ateşin bizi vahşi hayvanlardan koruduğunu anımsatacaktır.
 Bu duygu güvence duygusudur. Yani bu durum güvencelidir yorumu
 veya sonucuna varmaktır.

Kontrolsüz bir ateş, bir çalılığın yanmasını görünce, güvensizlik duygusu oluşur,
korkarız. Çünkü geçmiş tecrübelerimiz bu ateşin büyüyeceğini ve bize ve
 çevremize zarar vereceğini anımsatacaktır. Bu duygu güvensizlik ve korku
duygusudur. Yani bu durum güvencesizdir ve tehlikelidir yorumu veya
 sonucuna varmaktır.

Önce kullandığımız ve kullanacağımız terimlerin tariflerini yapalım.

Matematik simgeler ile mantıksal işlemler yapma ve sonuca varma metodudur.

Simgelerden ne kastettiğimizi yukarıda açıkladık. Yani algılamalarımızın
 soyutlanmış işaretleri simgedir. Bir cisim, iki cisim, büyük cisim, küçük cisim,
 küme, sonsuz gibi.

Mantık nedensel düşünme sistematiği ve ilkeleridir. Yani beynimizin düşünme
sistematiğinin deşifre edilmiş bir metodolojisidir.

Şimdi ne dediğimize tekrar bakalım. Beynimiz duyuları simgeleştirir, kaydeder,
tasnif eder ve bunlarla mantıklı işlemler yapar. Matematik ise simgeler ile
mantıksal işlemler yapma metodolojisidir. Yani, beynimizin yürütmekte olduğu
 düşünme sisteminin bilinçli akıl yürütme ve yazıya dökülmüş anlatım biçimi
ve sistematiğidir. Diğer bir deyişle de duyulardan duygulara (algılamalardan –
inputs, sonuçlara - outputs) varma metodudur.

Şimdi yanlış bir toplum yargısının neden yanlış olduğunu anlamaya çalışalım.
“Bu kadar mantıksal olma birazda duygulu ol.” veya “Mantık ile duygu daima çelişir”
 sözcüklerinin ne kadar yanlış bir yargı olduğu sonucuna varmak zor olmasa gerekir.

Duyu gerçek dünyayı algılamak, duygu ise bundan beynimizin kullandığı
 mantıksal bir sonuca varmak olmasına rağmen, insanlar mantığın duygu
ile çeliştiğini sanıyor. Bir başka deyişle de mantığın ve matematiğin
bilimsel metodunun ne olduğunu tanımıyor. Bu nedenle yanlış mantık kullanarak,
yanlış ve gerçek olmayan bir sonuca varıyor ve bunun duygular ile çeliştiğini
 söylüyor.

Biz rahatlıkla şunu iddia edebiliriz. Sıhhatli bir insanın duygularıyla, doğru kullanılan
bir mantık tam olarak örtüşür. Yani, duygular mantıklıdır ve mantıklı olan sonuçlarda
duyguludur. Bunlar asla ters düşmezler.

Burada konuyla doğrudan ilgisi olmasa da genel olarak yapılan bir hataya değinmek
 istiyorum. Duygulu (duyularımızın daha açık olup, daha fazla duygu üretmemiz
 halini kastediyorum) olmak ve hassas olmak birbirleriyle karıştırılan kavramlardır.
Biz genellikle olaylardan çabuk ve daha fazla etkilenen insana duygulu sıfatını takarız.
Bir film seyrederken ağlayan, başkalarının acısını kendi içinde derin hisseden
insanlara da duygulu deriz. Ama bu hatalı bir kullanımdır. Gerçekte söylemek
 istediğimiz o insanın hassas olduğundur.

BİLİMSEL DÜŞÜNCE VE GERÇEK

İnsan beyni duyularıyla algıladıklarını simgeler halinde belleğine alıp, bunları
işleyerek ve mantıklı akıl yürüterek sonuçlara varır. Biz bu sonuçları içsel
 ruh halimize yönelik olanlarına duygu veya his diyoruz, dışsal olan ve insanlara,
 olaylara, doğaya yönelik olanlarına hayat görüşü, felsefe, fizik, kimya, matematik
 diyoruz. Bu mantıklı akıl yürütme işlemini her insan yapabilir. Ama her insanın
 yaptığı bir diğeriyle aynı sonucu vermez.

Neden aynı sonucu vermez? Şimdi düşünce süreçlerimize dikkatlice bakalım.

1.      adım: Duyularımızla algılama ve gözlemleme - (sıhhatli duyu organları gerekir)
2.      adım: Algıladıklarımızın ve gözlemlediklerimizin ana ve ayırt edici özelliklerini
ayıklayarak simgeler halinde hafızamıza alma (tarifini yapma) – (ruhen sıhhatli olmak,
 önyargısız ve tabusuz olmak gerekir)
3.      adım: Bu simgeleri genetik hafızamız, bilincimiz ve bilinçaltımızdaki geçmişteki
 deneylerimiz ile karşılaştırarak ve işleyerek mantıklı sonuçlara (duygu ve düşüncelere)
varmak. (deneyimli, ruhen sıhhatli ve zeki olmak gerekir)
4.      adım: Vardığımız sonuçları yaşamda sınamak (eylemci olmak gerekir)
5.      adım: Vardığımız sonuçlar yaşamla doğayla uyuşmuyor ve yanlışsa 1. adıma
 geri dönmemiz gerekiyor. (dogmatik olmamak, sorgulayıcı olmak, tabusuz olmak gerekir)

Zaten, tüm sorunda burada başlıyor. Bilimsel düşünce doğaya kapalı bir akılla, doğayı
 doğru algılamamızı zorlaştıran bozuk ruh hali, tabular, önyargılar ve inançlarla,
birikimsiz ve deneyimsiz, uygulamasız ve eylemsiz yapılamaz. En önemlisi ise
yanlış sonuçları görünce hemen başa dönebilmeyi ve ben nerede hata yaptım
diye gözden geçirme yapabilmeyi ve tüm bunları göze alabilmeyi gerektirir.

Yanlış sonuçları görünce tekrar başa dönmek çok zordur. En iyisi gözlemlediklerimizin
 gerçek olmadığına inanmaktır. Yanlış yorumladığımızı düşünmek ve başkalarının daha
doğru düşündüğünü varsaymak daha kolaydır. Belki de tuttuğumuz ve taraftarı
olduğumuz teoriyi kavramadan, yargılamadan ve sınamadan büyük bir inanç ve
inatla savunmak daha doğru olabilir. Bu ruhumuzu ve komplekslerimizi de okşayabilir.
İşte bu nokta düşünce sistemimizin bozulduğu, kirlendiği ve hastalandığı noktadır.
 Düşünce sistemimizin hastalanmamış olması da Bilimsel Düşüncenin
 olmazsa olmaz şartlarından birisidir.

Şimdi yukarıdaki adımlardaki değişik etkilere bakalım.

1.      adım: Duyularımızla doğayı ve olayları anlayabilmek için sıhhatli duyu organlarımıza,
hatta bunları destekleyen bazı teçhizatlara ihtiyacımız vardır. İyi bir göze sahip olmak,
görmesini öğrenmiş olmak, iyi bir kulağa sahip olmak ve seslere karşı eğitilmiş
bir kulağı olmak, mikroskop, ölçü aletleri, gerçek belgeler, doğru yazılmış dokümanlar
vb gibi hem kendi duyu yeteneklerimizi geliştiren eğitimler ve beceriler hem de teknik
teçhizatlar gerekir. Bu adım zayıfsa diğer adımlarla doğru sonuçlara varamayız.

2.      adım: Gözlemlediğimiz nesneyi veya olayı algılarken onu doğru olarak, onu
 diğerlerinden ayırt edici özelliklerinin tümüyle ancak anlaşılırlığını ve proses
edilmesini (işlem yapılmasını) bozmayacak kadar da sade olarak algılamalıyız.
Bu noktada önyargılarımızı ve tabularımızı (kavramadan, sorgulamadan ve
sınamadan doğru kabul edilen görüşlerimizi – yanlış teorilerimizi) devreye
sokmamalıyız. (Çok Zor!) Bu adım zayıfsa diğer adımlarla doğru sonuçlara
varamayız.

3.      adım: Bu adım simgelere proses yaptığımız adımdır ve en zor adımlardan
birisidir.
 Deneyim ister, bilgi birikimi ister, doğru bilgiler ile donatılmış olmayı ister
 ve en önemlisi zeka ister. Bu adım akıl yürütme, mantığını doğru kullanabilme
 adımıdır. Bu adım zayıfsa diğer adımlar gerekli olmaz.

4.      adım: Aklımızın vardığı tüm sonuçlar yaşamda sınamak içindir. Ancak vardığımız
 sonuçlar yaşamda sınandığında doğru netice veriyorsa ve kullanılabiliyorsa ve bir işe yarıyorsa
xgerçektir. Yoksa gerçek değildir veya gerçek olup olmadığı tartışılabilir. Yaşamda sınanamayan
bir sonuca vardıysak, bu sonuç kanıtlanmamış bir teori olarak kalacaktır. Günün birinde belki
birileri sınayabilirse gerçek olup olmadığı anlaşılacaktır. Bu adım yoksa gerçeği bilemeyiz.

5.      adım: Vardığımız sonuçlar yaşamla uyuşmuyor ve yanlış sonuçlar veriyorsa,
yapılacak tek şey başa dönüp, ben nerede hata yaptım diye yeniden her şeyi gözden
geçirmek gerekir. Bunu tek bir açıklaması vardır. İlk 4 adımda bir yerlerde bir hata
yapılmıştır. Direnmenin ve inanmanın veya bir teorinin taraftarı olmanın veya bir
 duygunun esiri olmanın kimseye bir yararı olmaz. Ama zararı çok olur. Bu adım
 yoksa doğaya ters düşeriz ve ne olacağımızı bilemeyiz. Ancak, iyi bir yere
varamayacağımız kesindir.  Tek kesin ve gerçek olanda budur.

Bilimsel Düşünce ve gerçeğe ulaşmak görüldüğü gibi her akıl yürüten ve hızlı düşünen
 insanın becerebileceği bir şey değildir. Yalnız zeki olmak kesinlikle yeterli değildir.


Şimdi Bilimsellik ve Bilimsel Düşünce olgusunu daha teknik olarak ele alabiliriz.


BİLİMSEL METOD

Bilimsel düşüncenin oluşması için üzerinde tartışılacak ve teori geliştirilecek
olgunun veya nesnenin;

Gözlem: Olayların Gözlemlenebilir olması gerekir,
Tarif: Kavramların Tarif edilmesi gerekir,
Teorem: İlişkilerin (Aksiyom, Postula, Hipotez ve başka Teoremler ile) açık ve kesin
 bir biçimde ortaya konması (formüle edilmesi) gerekir,
Kestirim: Aksiyomlar, Hipotezler ve Teoremler ile tarif edilen kavramlar arasındaki
 ilişkilerden yeni mantıklı sonuçların (hükümlerin, ilişkilerin) belirlenmesi gereklidir,
Sınama: Sonuçlar (hükümler, ilişkiler) sınanabilmelidir ve doğru netice vermelidir.

Bir düşüncenin veya çalışmanın veya teorinin bilimsel olabilmesi için asgari
yukarıdaki niteliklere sahip olması şarttır. Bu öğeleri taşımayan bir düşünce
 sistemi ne bilimseldir nede gerçektir.

Tarifler:
Bu bölümde kullanacağımız kavramların tariflerini öncelikle iyi anlamamız gerekir.

Gözlem: (observation) Bir olayı veya olguyu duyularımız, tekniğimiz ve araçlarımız
 ile objektif (nesnel) bir şekilde algılamak, incelemek ve analiz etmek
Tarif: (definition) Bir olayın veya olgunun ayırt edici ana özelliklerini en sade biçimde
 belirlemek.
Aksiyom: (axiom) Doğruluğu kanıtlamadığı halde doğru olduğu herkes tarafından
 kabul edilen varsayım. Örneklerle kanıtlanmadan gerçek olan. Tüm teoremlerin
kökünün başlanğıç noktası.
Postulat: (postula) Nedenleri sorgulanmadan doğru olduğu açıkça görülen hükümlerdir.
 Aksiyomlardaki gibi doğru olduğunun kabulü kendi içerisinde var olmamakla birlikte,
doğruluğu veya yanlışlığının kanıtlanmasına gerek duyulmaz. Teoremlerdeki gibi
 mantıksal akıl yürütme sonucunda bulunan hipotezler gibi olmayıp, doğrudan
deneysel olarak kanıtlanmaları da mümkün değildir.
Hipotez: (Hypotesis) Doğruluğu kanıtlanamadığı halde sınama ve deneylerle
 doğru olduğu anlaşılan varsayım; sonuçları doğru olduğu için doğru olduğu
düşünülen varsayım; başka bir varsayımı sağladığı için doğru olduğu görülen
 varsayım.
Teorem: (Theorem) Gözlem, tarif, aksiyom, hipotezlerden mantıklı (Akıllı ve
nedensel düşünme ilkelerini oluşturan formel sistemdir) düşünme sistemiyle sav,
öneri ve tümevarımlara ulaşmak.
Kestirim: (prediction) Teoremin belirlediği sonuçlar yani olgu ve olaylar arasındaki
 tarif edilebilen ilişkilerdir. Teoremin Hükümleridir.
Sınama: (test) Teoremin sonuçlarını uygulayarak, doğru netice verip vermediğinin
gözlemlenmesidir. Pratik yapmaktır. Bilginin sınanmasıdır.

Bilimsel düşünce öncelikle gözlemler üzerine bulunan sade ve temel bir varsayım
üzerine kurulur. Bu varsayımın doğruluğu kanıtlamadığı halde doğru olduğu
herkes tarafından kabul edilir. Buna aksiyom diyoruz.  Aksiyom için çeşitli örnekler
verebiliriz. Geometrinin temelini oluşturan aksiyom “İki nokta arasındaki en kısa
yol bir doğru parçasıdır” hükmüdür. Bunun kanıtı olmadığı halde, değişik insanlar
tarafından, değişik yerlerde ve defalarca sınandığında doğru olduğu görülür.
Bu sınama veya bu aksiyom üzerine kurulan teorinin hipotezleri ve hükümleri
sınandığında doğru netice verir. Böylece biz kanıtlayamadığımız aksiyom’un doğru
olduğunu anlarız. Ancak, bu doğru olma ve gerçek olma durumunun da belirli koşullara
bağlı olduğunu unutmamız lazımdır. Uzayda hareket eden cisimler için bu aksiyomun
geçerli olmadığı ve aksiyomun “İki nokta arasındaki en kısa yolun bir eğri parçasıdır”
şeklinde değiştiğini ve bunun üzerine kurulan uzay geometrisinin, bizim bildiğimiz
geometriden farklı olduğunu da unutmamamız lazımdır. Yani yıllarca gerçek ve doğru
olduğunu düşündüğümüz bir aksiyom, koşullar değişince değişmiştir. Geometri,
 fizik, kimya, matematik bile mutlak doğrular üzerine oturmamıştır.

Bilimsel düşünce bir varsayıma dayanıyor. Bu varsayıma dayalı teorilerin hipotez ve
hükümleri sınanıyor. Netice doğru ise aksiyom ve teori doğru kabul ediliyor.
Sınanamıyor veya doğru netice vermiyorsa, yürüttüğümüz akıl ve bulduğumuz teori,
gerçek olmayıp, sadece bir teori olarak kalıyor. Şöyle ki; teorimizin gerçek olup,
olmadığının tek hakemi yaşamın kendisidir. Bunun dışında kalan bir düşünce sisteminin
 bilimselliğinden bahsedilemez, gerçek olmasından da bahsedilemez.

Ne yazık ki birçok insan gözlemlenemeyen ve tarifi olmayan kavramlara dayanan,
sonuçları da sınanamayan düşünce sistemlerine, teorilere inanıyorlar. Ben inanıyorum
 ki diyerek bilimsel düşünceler oluşturuyorlar. Kimsenin görmediği, bilmediği ve
sınayamadığı sonuçlara ulaşıyorlar. Bunlarla insanların hayatlarına yön vermesini
talep ediyorlar. Yani, doğada işe yaramayan ve kullanılamayan ve sınanamayan
 sonuçlara ve düşünce sistemlerine inanıyorlar ve insanların inanmasını istiyorlar.

Bilimsel düşünce sisteminde anlamadan, kavramadan, tarifini yapmadan ve
sonuçlarını sınmadan hiçbir düşünce sistemine inanılmaz. Daha doğrusu bilimsel
düşüncede inanç yoktur. Bilmek vardır. Varsayım vardır. Kanıt vardır. Sınamak vardır.
 Yaşamda kullanmak ve işe yaratmak, onunla bir iş yapmak vardır.
Doğru bilinen tüm varsayımların bir soyutlama ve varsayım olduğu gerçeğini iyi anlamak vardır.

Değişik bir açıdan bakarsak düşünce bir soyutlama, kavramlaştırma (tarifini yapma)
 ve akıl yürüterek bir sonuca varmaktır. Ama düşüncenin gerçek olduğunu söylemek,
üstelik geçmişte ve gelecekte gerçek olduğunu söylemek mümkün değildir.
Gerçek olan doğanın kendisidir. Soyutlamalar doğanın gerçeklerine bir yaklaşımdır.
 Bilimsel düşünce doğanın gerçeklerine kullanılabilir ve sınanabilir yaklaşımlardır.
 Bilimsel düşünce doğayla uyumumuzu sağlayan, doğanın verilerini daha iyi kullanmamızı
 sağlayan bir sistemdir. Bilimsel düşünce bir düşüncedir ama doğanın gözlemlenmesiyle
 ve yorumlanmasıyla başlar ve mutlaka doğada sınanmasıyla, belirli koşullar ve
yaklaşımlar içerisinde doğruluğunun kanıtlamasıyla sonuçlanır. Bu da yetmez.
 Kullanılabilir olması da şarttır. Kullanılamayan, hiçbir işe yaramayan, sınanamayan
 bir düşüncenin bilimsel olduğu iddia edilemez. Yani, bilimsel düşünce doğadan başlar
 ve doğada sonuçlanır.




BİLİMSEL DÜŞÜNCE SİSTEMETİĞİ:

Şimdi bir bilimsel düşünce sürecini ve bilimsel bir teoriyi oluşturalım.

Temel Teorem (1. adım):
Önce doğayı gözlemleyeceğiz. Olgu ve nesneleri gözlemleyeceğiz.

Gözlemlerimizden kavramları oluşturacağız ve tariflerini yapacağız. Bunları tanımlayacağız.
Bunu sağlamak için soyutlama yapacağız. Onları, işlenebilir sadeliğe getireceğiz.
Ancak, soyutlama yaparken, kavramların temel niteliklerine ve ayırt edici özelliklerini
bozmayacağız.

Bu tariflerden temel hipotezi bulacağız. Yani, başka bir teori ile kanıtlanmadığı
 halde herkes tarafından kolaylıkla doğru olduğu anlaşılan temel hipotezi bulacağız.

Bu varsayım (aksiyom) üzerine dayanarak tarifi yapılan nesne ve olgular
arasındaki bir ilişkiyi, akıl yürüterek bulacağız. Bunu sonucunda bir hükme
varacağız. Bu doğrudur diye iddia edeceğiz.

Bu doğru olduğunu iddia ettiğimiz kestirimi doğada sınayacağız.
 Sınamada kestirim doğru ise, teorimiz ve aksiyomumuz doğrudur diyeceğiz.
Sonuç yanlış ise, başa dönüp gözlemimizi, soyutlamalarımızı, aksiyomumuzu
 ve teorimizi gözden geçirip, nerede hata yaptığımızı bulmaya çalışacağız.

Diğer Teoremler (2. adım, 3. adım ve n. adım)
Temel teoremin doğrulanmış sonuçlarına dayanarak yeni gözlemler yapacağız.

Gözlemlerimizden kavramları oluşturacağız ve tariflerini yapacağız.
Bunları tanımlayacağız. Bunu sağlamak için soyutlama yapacağız. Onları,
 işlenebilir sadeliğe getireceğiz. Ancak, soyutlama yaparken, kavramların
temel niteliklerine ve ayırt edici özelliklerini bozmayacağız.

Bu tariflerden bir hipotez bulacağız. Doğruluğunu kanıtlayacağımız ve gözlemleyip,
 tariflerini yaptığımız nesne ve olgular arasındaki bir ilişkiyi bulacağız.

Bu varsayım (Hipotez) üzerine dayanarak tarifi yapılan nesne ve olgular arasındaki
bir ilişkiyi, akıl yürüterek bulacağız. Bunun sonucunda bir hükme varacağız.
Bu doğrudur diye iddia edeceğiz.

Bu doğruyu doğada sınayacağız. Sınamada kestirim doğru ise, teorimiz ve
hipotezimiz doğrudur diyeceğiz. Kestirim yanlış ise, başa dönüp gözlemimizi,
soyutlamalarımızı, hipotezimizi ve teorimizi gözden geçirip, nerede hata
yaptığımızı bulmaya çalışacağız.

Bu adımlara devam edeceğiz. Böylece, düşünce safhasında teorimizi geliştireceğiz.
 Diğer yandan da teorinin sonuçlarını doğada uygulayarak pratiğimizi (teknolojimizi)
geliştireceğiz.

Bu sistem ilk bakışta fizik, kimya, biyoloji gibi bilimler için geçerliymiş izlemini
verebilir. Ancak, bu metot sosyal bilimler ve tüm bilimler içinde aynen geçerlidir.


M. Oğuz Çitçi (tıklayınız)
Elektronik Y. Mühendisi İTÜ istanbul



 


    Smiley KARİYER PLANLAMANIN İLK ADIMLARI
 

 
Özellikle Endüstri devrimi sonrası hayatımıza giren kariyer kavramının, günümüz toplumlarında bireyin yaşamının odak noktalarından biri haline geldiğini söyleyebiliriz. Önceleri sadece yaşamı devam ettirme adına yapılan işler, şimdilerde bireyin kimliğinin bir parçası olmuş durumda. Dolayısıyla, çalışanın kendini çalıştığı kurum ve yaptığı işle ifade etmeye başladığı bir süreç yaşıyoruz.  Çünkü meslek seçerken sadece ekonomik getirilerini düşünmüyoruz artık. Bunun yanında o mesleğin veya işin bireyin kendini gerçekleştirmesine katkılarını da düşünüyoruz.  Bu da kariyer planlamanın önemini ortaya koyuyor.
 
Kariyer planlamaya değinmeden önce, kariyer kavramını tanımlamak gerekir. Kariyer en temel anlamıyla, bireyin iş yaşantısıyla ilgili attığı her adımı içeren ve yaşam boyu devam eden bir süreç olarak nitelendirilebilir. Bu noktadan hareketle, aldığımız ilköğretim ve lise eğitiminin de kariyerimizin basamakları olduğu söyleyebiliriz. Elbette, bu süreçte çoğumuz bu şekilde düşünmüyoruz. Genelde üniversite yaşantısıyla birlikle, seçilen meslek ve alanın kariyerimizin bir ilk adımları olduğunu düşünüyoruz. Çoğu zaman duyarız; “ben matematikten öğrendiğin örneğin logaritma konusunu hayatımda hiç kullanmayacağım.”
veya “Edebiyat Bilgileri gelecekte ne işime yarayacak” diyen öğrencilerle karşılaşırız. Bu da kariyer olgunluğunun henüz yeterince gelişmediğini gösterir.  
 
Peki, kariyer olgunluğu ne demektir? Kariyer olgunluğu, bireyin yaşına uygun kariyer kararları vermeye hazır olması ve kariyer gelişimine katkıda bulunacak sorumluluklarla baş edebilmesi olarak tanımlanabilir. Bu noktada şuan 17–18 yaş grubunda olan ve YGS ve LYS’lere girecek, kariyerinin aslında en temel ve somut adımlarını atacak olan öğrencilerimizin kariyer olgunluğu ne düzeydedir bunu sorgulamak gerekir.  Başarılı bir kariyer planlaması kariyer olgunluğu ile direk olarak ilişkilidir. Yapılan araştırmalar da kariyer olgunluğunun istenilen ve bireyi mutlu eden bir kariyer elde etmesi ile ilişkili olduğunu göstermiştir (Powell & Luzzo, 1998) Çünkü kariyer olgunluğu yüksek olan bireylerin kariyerlerine karar verme sürecinde farkındalıklarının yüksek olduğu, alternatif olanakları düşünen ve bunun için gerekli adımları atan bireyler olduğu görülmüştür.(Savickas,1990).
 
Kariyer olgunluğunun kariyer planlama ile ilişkisine değindik. Peki kariyer planlama nedir? Kariyer planlama,  bireyin kariyer hedeflerini oluşturması ve bu hedeflere ulaşması için gerekli bilgi ve becerileri kazanmak amacıyla uygun eğitim ve gelişim olanaklarını belirlemesi süreci olarak tanımlanabilir. Kariyer planlama süreci kişinin mesleğine karar vermesi, iş bulması, işi daha iyi yapabilmek adına kendini geliştirmesi, olası iş değişiklikleri
(bazen bir kez bazen daha fazla olabilir) ve hatta emekliliği de içerir. Tanımdan yola çıkarak az çok sistemli kariyer planlama sürecinin lise bitimi ve üniversiteye giriş aşamasında netleşmeye başladığını söyleyebiliriz. Çünkü öğrenci bu süreçte alacağı eğitime karar verir, mesleki olarak nerde olmak istediğini düşünür. Bunu biraz bilinçli biraz da bilinçsiz şekilde yapar. Lise bitiminde yapacağı mesleğe karar vermek zorunda kalır istese de istemese de. Eğer bilinçli, kariyer olgunluğu yüksek bir öğrenci ise, ilerde başarılı olacağı mesleğe seçme olasılığı yüksek iken, kariyer olgunluğu yeterince gelişmemiş ise daha belirsiz bir süreç yaşama ihtimali yüksektir. Bu belirsizlikle içinde iyi bir üniversite ya da bölüm kazanabilir ama gerçekten kendi istediği bir alanda eğitim alıp almadığı önemli. Kariyer olgunluğu yeterince gelişmemiş ise ve böyle bir karar vermesi gerekiyorsa, ilerde bireyin yaşayacağı iş değişiklikleri, alan değişikleri oranı artar diyebiliriz. Çünkü zamanla kazandığı olgunluk kendi kariyer yolunu bulmasını sağlayacaktır.  Bu değişiklikler bireyler tarafından pek de sevilmez ve mutsuzluk yaratır. Aslında, bunu çok da olumsuz değerlendirmemek gerekir. Çünkü her yaşta birey kariyerine yeni bir yön verebilir ve yeni bir başlangıç yapabilir. Bu da kariyer yönetimi kavramını aklımıza getiriyor. Kariyer yönetimi, bireyin belirlediği kariyer planını gerçekleştirmek için ortaya koyduğu stratejiler bütünüdür ki bu stratejiler kariyer hedeflerine göre değişebilir.
 
Ülkemizde kariyer planlamasının en somut adımının üniversiteye giriş sınavıyla gerçekleştiğini yukarıda belirtmiştik. Bundan önce, 9. sınıf sonunda yapılan alan seçimi öğrencilerin genel olarak hangi alanlara yönelebileceklerini belirliyor. Bu süreç, öğrenciler ve ebeveynler açısından zorlu bir dönem. Henüz kariyer olduğuna ulaşmamış bireylerin zorunlu bir seçimle belli alanlara yönelmesini 9.sınıfta yapılan bu alan seçimi belirliyor. Bu nokta da öğrencilerin kariyer olgunluğuna erişmesini sağlayacak çalışmalara önem verilmesi ülkemizdeki eğitim hedefleri açısından önemli. Özellikle yeni sınav sistemi ile birlikte alanlar arası uçurumun azalması öğrencilerin doğru kariyer hedeflerine yönelmelerini kolaylaştıracak bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bilinçli veya bilinçsiz seçilen alanlarına mahkûm olmalarını engelleyen bir sistem sunuyor bize. Bu da öğrencilere kariyer hedeflerini değiştirebilmeleri olanağını sunuyor. Dolayısıyla, birey bu süreç içinde kendine en uygun alanı seçebilirse erken yol almaya başlar ama doğru alanı bulamamış olsa bile her şey bitmiş değil. Üniversite yıllarında kendini geliştirdiği alanlar, iş hayatında kendine kattıklarıyla yeni bir kariye planı yapması mümkün. Kariyer planlaması için hiçbir zaman geç değildir. Yeter ki ne istediğinizi bilin.
 
Günümüzde meslekler arası sınırların belirsizleştiği de bir gerçek. Öğrenci hangi alanda eğitim alırsa alsın kariyerine bulunduğu noktadan itibaren farklı bir yön çizebilir. İş dünyası kendini her açıdan geliştiren çalışanlara ihtiyaç duyuyor ve öğrenmeyi öğrenen bireylerle çalışmayı uygun buluyor. Bu da, farklı bir eğitim geçmişine sahip olsa bile bireye kariyerini tamamen değiştirebilme fırsatı sunuyor. Bu yüzden de bireyin sınavla yerleştiği bölüm onun kaderini belirlemeyebilir eğer isterse.
 
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: başarılı bir kariyer için erken atacağınız adımların sizi başarıya götürme olasılığı yüksek fakat hiçbir zaman doğru alana yönelmek için geç değildir. Size en uygun olan alan en başarılı olacağınız alandır.
 
                                                                                 

    Fen Bilimleri Dershanesi Kadıköy-4
                                                                                 
    Rehber Öğretmeni - Neslihan Yaşar(tıklayınız)
 
 
KAYNAKÇA
Powell, D. F. & Luzzo, D.A. (1998). Evaluating Factors Associated with the Career Maturity of High School Students. The Career Development Quarterly, Vol.47, pp.145-160.
 
Savickas, M.L. (1990). The Use of Career Choice Measures in Counseling Practice. In E. Watkins & V. Campbell (Eds.), Testing in Counseling Practice.Hillsdale. NJ: Erlbaum.

 
 
Facebook'ta Paylaş

Saat

İki Saat

Sınav Tarihi

Etkinlik Geri Sayımı

Anket

Siteyi ziyaret amacınız...?
 

Sözlük

İstanbul Hava Durumu

İstanbul Hava Durumu

Sıcaklık: Yükleniyor...

Hava Durumu: Yükleniyor...

Rüzgar Hızı: Yükleniyor...

Bağlantılar

ATAKÖY Gazetesini [tıklayın]
okuyun( Kemal Türkeli 10 sene
(2000-2010) aylık Ataköy Gazete'
sinde LGS, AYT, TYT için Rehberlik
köşe yazıları yazdı. Artık kendi
sitesinde yazmaktadır.Yerel Atakoy
Gazetesini okumak için
(tıklayınız)


Kemal Türkeli'nin issuu'(Yayın)
daki
yayınlarını inceleyin okuyun.
issuu için (tıklayın) .
facebook sayfam için
[tıklayın]
TYT, AYT,LGS ,Lise, Ortaokul
öğrencilerine yararlı değişik yazıları
inceleyin. Sınavlarda, Okulunuzda
başarınızı arttırın.
[tıklayın]




Webde Ara

Videolar

Videolar

Universite Ogrencilerine

Lisans Ogrencilerine AOF Ogrencilerine

SBS Puan hesaplayici

Puaninizi hesaplamak icin tiklayin